Eğer hazırlıklı değilsek veya sorgulamayı akıl etmezsek bu soruyu duyduğumuzda farklı şekillerde etkilenebiliriz. İlk refleks olarak kendimizi suçluluk, teslimiyet, kızgınlık ve çaresizlik gibi duyguların içinde bulup hemen hesap verme zorunda hissedebiliriz.
Sonrasında da;
“Çok üzerine gittim, biraz da ayıp ettim galiba” veya;
“Gerginlik çıkmasın. En iyisi peki demek” veya;
”Şuna bak, müzakereyi kilitledi. Şimdi ne yapacağım?”
diye düşünmeye ve;
“Yok, onu kastetmedik. Size tabii güveniyoruz”
gibi cevaplar vermeye başlayabiliriz. Zaten o hamleyi yapan tarafın istediğinin de yaklaşık böyle bir şey. Bunu bilmemiz gerekiyor.
Ülkemizde ve özellikle Ortadoğu ülkelerinde müzakerelere katılacak olanların bu soruya (bazı müzakerecilerin ustalıkla takındığı bu tavra) hazırlıklı olmaları çok önem taşıyor. Buna benzer sözleri duyduğum zaman sadece gülümsüyorum. Bu aslında “pasif-agresif” denilen saldırgan bir davranış şekli.
Özellikle özgüveni düşük kişiler, pasif-agresiflerin bahanelerinden ve onları mağdur konumda gösteren çıkışlarından etkilenerek kendilerini suçlamaya eğilimli olabilirler.
Pasif agresif davranışlarda bulunan insanların;
• özgüven sorunu yaşadıkları,
• takdir edilmiyor hissi ile hareket ettikleri,
• sorumluluklarını yerine getiremeyip bahaneler ürettikleri,
• basit konulara alınganlık gösterdikleri,
• başkalarını suçlamaya yatkın oldukları,
• empati kurmakta ve başkalarının ihtiyaçlarını anlamakta zorlandıkları
biliniyor. Bizim de öncelikle bu durumun farkına varmamız gerekiyor. Telaşlanmaya hiç gerek yok.